1993 (yazıyla bindokuzyüzdoksanüç) Türkiye’nin tartışmasız en karanlık yıllarından biridir. O yıl Türkiye’nin kaderini değiştiren cinayetler peş peşe işlendi. Trafik kazaları, sabote edilen uçaklar, bombalı düzeneklerle patlatılan araçlar yüzlerce insanı yaşamdan kopardı.
Daha beterleri de vardı o yılın kör karanlığında; Sıvas’taki Madımak Otel’de diri diri yakılan insanları bunun dışında tutmak ne mümkün! Köyleri ateşe verilip o ateşte kavrulan insanları kim aklımızdan söküp atabilir!
“Yüzlerce insan” derken laf olsun diye yazmıyorum; 1993’te tam 510 faili meçhul cinayet işlendi. 1992 yılında 210 faili meçhul cinayet işlenmişti. Ondan önceki 1990 ve 1991 yıllarında da 40 faili meçhul cinayet vardı. Türkiye’nin o karanlık yıllarında, 1990’dan sonra 40, 210 derken faili meçhule gidenlerin sayısı 510’a yükselmişti.
O karanlık 365 günün her birinde 1-2 can hain pusularda öldürülüyordu. Bu cinayetleri kim işliyordu? Bu cinayetlerin emrini kim veriyordu?
O tetikçiler, o katiller, o yitirdiğimiz canların evlerine, sokaklarına, araçlarına kadar kimlerin korumasında sokuldu belli değil. Bildiğimiz 1993 ocak ayında gazeteci Uğur Mumcu’nun, Şubat ayında Orgeneral Eşref Bitlis’in, Nisan ayında Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölüm haberleri ardı ardına geldi.
Eşref Bitlis’in ölümüne kim kaza diyebilir? Turgut Özal’ın ne yiyip içtiği belli olmayan bir Türki cumhuriyetler gezisinin hemen ardından ölümüne kim ‘takdiri ilahi’ diyebilir ki!
Gazeteci Uğur Mumcu aylarca belki de yıllarca süren bir takibin ardından kurulan bir düzenekle öldürüldü. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel geliyor, denilerek adı Karlı kendi kanlı sokak çalı süpürgeleriyle süpürülüp deliller yok edildi. Katiller korundu. Mehmet Ağar duvardan çekilecek tuğladan bahsetti ama kanlı tuğla hala orada. Bugün o dosya sanki yeniden açılmış gibi dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın ifade vereceği söyleniyor. Ne demek ifade, o günün tüm sorumluları hesap vermeli!
Oysa 1993’ün o karanlığı 2023 yılına geldiğimiz kör karanlığa dönüştü. Çünkü zaman aşımı denilerek o dosyalar karanlık dehlizlere taşındı.
Kimse umutlanmasın bir gün gelecek ve o dehlizin duvarından sadece bir tuğla çekilmeyecek, o duvar başlarına yıkılacak, gerçeği herkes görecek.
Biz o dönemin gazetecileri gözümüzün yaşıyla Sirkeci Meydanı’nda toplandık. Başta üç-beş kişiydik. Sonra bize destek veren binlerce yurttaş o yiğit gazeteci için Babıali Yokuşu’nu öfkelerini haykırarak yürüdü. 1993’ün üstüne çöken karanlık işte o gün başlamıştı. Bunu çok sonra anladık ama hiç unutmadık.
1993’ün bu karanlık yüzünü araştıran gazeteci Cihat Arpacık burada kullandığım bazı bilgilerin detaylarını iki yıl önce www.perspektif.online sitesindeki köşesinde yazmıştı. Lütfen siz de o karanlığa doğru bir ışık olmak istiyorsanız aşağıdaki yazıyı mutlaka okuyun ve hiç unutmayın:
https://www.perspektif.online/zamanasimindan-sonra-faili-mechuller-1993un-karanligina-gomuldu/